EZOTERİZME GÖRE YENİ YIL RİTÜELLERİ
YENİ YILA GİRERKEN IŞIKLARIN SÖNDÜRÜLÜP YENİDEN YAKILMASI ve ÇAM AĞACI SÜSLEME GELENEĞİ’NİN KÖKENİ NEREYE DAYANMAKTADIR?
Mükemmelliyetin başlangıçta olduğu fikri hayli yaygın ve hayli eski köklü bir anlayışın ifadesi olarak inisiyatik öğretilerdeki ezoterik bilgilerde karşımıza çıkmaktadır. Bununla beraber, yine çok yaygın olmak üzere, kaybedilen “Altın Devrin” yeniden yaşanacağına dair de, bütün geleneklerde atıflar mevcuttur:
Yunan Geleneği’ne göre:
Altın Çağ bir nevi cennet hayatıydı. İnsanlar uzun yaşarlar ve hiç ihtiyarlamazlardı. Mevcudiyetleri de Tanrı’nınkine benzerdi. Zamanla insanlığın aşamalı olarak aşağı inişinin başlamış olduğu söylenir.
Mısır Geleneği’nde:
İnsanların Tanrılar ile birlikte yaşadıkları dönemlerden bahsedilir.
Altay Efsanesi’nde:
Aynı tema bir Altay Efsanesi’nde şöyle işlenmiştir:
Yerin yer olduğunda, sular yeri sarardı, Ne gök, ne ay, ne güneş, ne de bir dünya vardı. Tanrı uçar dururdu, insan oğluysa tekti, O’da uçar, uçardı, sanki Tanrıyla eşti. Uçar, hep uçarlardı, yer yoktu konmazlardı, Tanrı idiler çünkü, ondan dolayı yorulmazlardı.
Hint Gelenekleri:
İnsanlığın zaman içinde yavaş yavaş aşağı inmekte olduğunu ve her geçen asırla birlikte insanlığın biraz daha mükemmelliyetten uzaklaştırmakta olduğunu söyler. Hint Ezoterizmi bunu “envolüsyon” ve “evolüsyon” yani aşağı iniş ve sonra tekrar yukarı çıkış olarak dile getirmiştir. İnsanlık önce Altın Çağı yaşamış sonra zaman içinde aşağı inerek Demir Çağı’na kadar ulaşmıştır. Demir Çağı’na Hint gelenekleri Kali – Yuga adını vermişlerdir.
Musevi ve Hristiyan Gelenekleri’nde de buna benzer fikirlerle karşılaşmaktayız:
Büyük Tufan’dan sonraki kozmos, belli bir süre sonra yine Tanrı’nın, zamanın başlangıcında yarattığı kozmosun aynı olacak. Temizlenmiş, tasfiye edilmiş, ıslah ve ihya suretiyle yenilenmiş ve ilk günlerin mükemmelliyeti iade edilmiş olarak sona ulaşılacak…
Tevrat ve Kur’an-ı Kerim’de:
Başlangıçların mükemmelliyeti Cennet sembolüyle ifade edilmiş ve bir süre sonra insanların Cennet’ten yeryüzüne kovuldukları (yollandıkları) hikayleştirilerek anlatılmıştır.
Gelelim bu meselenin konumuzla olan ilişkisine…
Roma gelenekleri Saturnalia Bayramı’ndan söz eder: Bu bayramlarda ışıklar söndürülür ve yeniden yakılırdı. Daha sonraları yeni yıl kutlamalarına dönen bu bayramlar yine aynı tema üzerine kurulmuştu. Karanlıktan aydınlığa çıkış. Peki mükemmelliyetten uzaklaşılış niçin kutlanmaktaydı? Çünkü uzaklaşıldıkça yeniden yeni bir mükemmelliyete doğru da aynı zamanda yaklaşılmakta olduğu bilindiği için, her geçen zaman bu kavuşmayı da beraberinde getirmekteydi. İşte kutlanan da buydu… Mükemmelliyet yeniden kavuşmaya doğru gidildiğini göstermek içinde ışıklar söndürülüp yeniden yakılırdı. Yani karanlıklardan aydınlığa geçişin bir sembolü olarak..
Yeni Yıl’daki Ağaç süsleme adeti…
Ağaç, Ezoterizm’in önemli sembollerinden biridir. Tüm mitolojilerde ve tüm dinlerde kullanılmıştır.
Toprağa uzanan kökleri ve gökyüzüne çıkan dallarıyla tüm geleneklerde yeryüzüyle gökyüzünün evliliğini yani vuslatı sembolize eder. Yeryüzü ile gökyüzünün birleşmesini anlatır. Yani yeryüzü ile gökyüzü arasıda kurulan irtibatın simgesidir. Bu irtibat aynı zamanda insanın içsel özüyle de buluşması anlamına gelir. Uyanmanın ve şuurlanmanın bir ifadesi olarak karşımıza çıkar. Karanlıklardan aydınlığa çıkışın bir göstergesidir. Eski geleneklerde ağacın yeni yılda süslenmesi, bu buluşmanın gerçekleşeceği günlerin, bir kutlanması tarzında ele alınmış ve bir ritüele dönüşerek günümüze kadar gelmiştir.
Işıkların söndürülüp yeniden yakılması ve ağcın süslenmesinin kökeni işte buna dayanır…
(Süslenen ağacın Çam olması yapraklarını hiç dökmemesinden kaynaklanmıştır.)